Kültürü bir cümleyle açıklamaya çalışmak oldukça zordur ve daima yetersiz kalacaktır. Bu yetersizlik sorununa rağmen, ilk fikri oluşturabilmek adına tanımlamaya çalışmak yerinde olacaktır. Kültür, toplum denen birim içerisinde ve bu birimi oluşturan örgütlü alt-birimlerde yaşayan insanın kendini, ötekini ve örgütlü birimleri ve alt birimleri adeta film şeridi niteliğinde tanıdığı komplike bir kavramdır. İnsanlık doğduğu günden, son nefesini verene kadar öğrenebilen bir varlık türüdür. Aslında kültür toplumun üretim ve tüketim yapısını etkiler. Kültürel farkındalığın azaldığı bir toplumda, sosyoekonomik yapının güçlenerek artmasını beklemek mümkün değildir. Kültür bilincinin mevcut olduğu toplumlarda istikrarın sağlanması ve korunması daha kolay gerçekleşir. Global ekonominin sağladığı rekabet ortamı içerisinde ülkeler ve yerel yönetimler imajlarını ve sosyoekonomik performanslarını ilerletmenin ana unsuru olarak kültürü görmekte, politikalarını giderek daha çok önemsemektedir.

Peki, nedir bu “Kültür Ekonomisi” ?

            Kültürel organizasyonlardan beslenen ve yeniliği tetikleyen kültürel faaliyetler ve kültür ekonomisi günümüz ekonomisinin yapı taşlarından birini oluşturur. Kültür ekonomisinin girdisi kreatif ve kültürel emek olan, çıktısı ise fikri mülkiyet hakları ile korunan ürünler, etkinlikler, eserler ve ürünlerin tüketici ile bir araya gelmesini sağlayan endüstriler toplamıdır. Kültürün ekonomik bir hareket saha olarak görülmesi onun değerini düşürmemekte tam tersine kültürün ekonomik değeri onların iletişim değerlerini ve etki alanlarını artırmaktadır. Kültür ekonomisi öz değerleri ve yerli kazanımların dünyaya açılmasını sağlamaktadır. Kültürü, bilim, teknoloji ve ekonomiyle bir araya getiren temel kavram “kreatif düşüncelerdir”. 

Müzelerin Kültür ekonomisine katkısı;

       Müzeler ise kültür ekonomisinin önemli yapı taşları arasında yer almaktadır. Doğru politika ve faaliyetlerle milli ekonomiye katkısı yadsınamaz derecede önemli olacaktır. Müzeler ekonominin diğer sektörleri için de parasal fayda sağlarlar. Müzeler turizm potansiyelini uzun vadede yükseltir ve istihdama katkıda bulunurlar. Müzeler turist çeker, vergi gelirlerini arttırır, kentsel dönüşüm ve gelişimi hızlandırır. Müzeler ile ekonomik kalkınma arasında doğrusal bir ilişki mevcuttur. Müzelere sağlanan katkı çarpan etkisi ile diğer sektörlere de sıçrar.

       Bayburt’ta turizmle alakalı düzenlenen şenliklerde yerel esnafa önem verilmesi, halkın turizm konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Turizm açısından Bayburt’un potansiyelinin altında kaldığı ortadadır. Bayburt halkının kültürünü anlamayıp benimsemeden kültürel ekonominin gelişmesi zordur.  Bayburt İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Müze Müdürlüğü son yıllarda Kültür ekonomisinin gelişmesine yönelik yaptığı çalışmalar oldukça etkilidir. Müzenin bu konuda üstlendiği rol önemlidir. Zigana ve Kop Dağları’ndan aşılarak ulaşılan bu kültür cümbüşü memleket, maalesef kültürel ekonomik katkıyı alamamıştır. Siz değerli okurlarıma da bu konuda sorumluluk düşüyor. Elinizden geldiği kadar, bilginiz dahlinde bu konuda bir başka Bayburtluyu bilinçlendirmek sizlerin bu topraklara borcudur. Sözlerime ünlü şair Sunay Akın’ın konuyla ilgili düşüncelerini paylaşarak son vermek istiyorum;

“Müzeler toplumun hafızasıdır. Bir ülkede aydınlanmayı, demokrasiyi ve adaleti esas kılacaksanız, atacağınız ilk adım müzecilik alanında olmalıdır”.   

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere, hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.